Dini Şahsiyetler

Ömer Hayyam Hayatı ve en güzel, en etkili sözleri

Daha çok sözleri ile tanıdığımız Özer Hayyam asıl ismi olarak Gıyaseddin Ebu’l-Feth Ömer ibni İbrahim Nişaburi’dir. Selçuklu imparatorluğu döneminde çalışmış ve Pers polimat, matematikçi, astronom, tarihçi, filozof ve şair olarak hizmet vermiştir. Ömer Hayyam Hayatı ve en güzel, en etkili sözleri

ömer hayyam’ın şiirleri, ömer hayyam’ın şarap şiiri, ömer hayyam’ın sözleri, ömer hayyam ‘dan seçmeler, ömer hayyam’ın bilime yaptığı katkılar, ömer hayyam’ın hayatı kısaca, ömer hayyam’ın en güzel şiirleri, ömer hayyam’ın buluşları, Ömer Bin Hayyam neyi buldu?, Ömer Hayyam neden önemli?, Ne güzel söylemiş Ömer Hayyam Sözleri?, Ömer Hayyam ne ile ünlü?

Bir matematikçi olarak, en çok koniklerin kesişimiyle geometrik çözümler sağladığı kübik denklemlerin sınıflandırılması ve çözümü konusundaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Hayyam ayrıca paralel aksiyomun anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Bir gök bilimci olarak, çok hassas 33 yıllık enterkalasyon döngüsüne sahip bir güneş takvimi olan Celali takvimini tasarladı. Bu, yaklaşık bin yıl sonra, hâlâ kullanımda olan Pers takviminin temelini oluşturdu. İran’da 1079 yılında, bir yılın uzunluğunun 365.24219858156 gün olarak ölçüldüğünü duyurdu. Bir kişinin ömrü boyunca bir yılın uzunluğunun altıncı ondalık basamakta değiştiği düşünüldüğünde, bu son derece doğrudur. Karşılaştırma olarak 19. yüzyılın sonunda bir yılın uzunluğu 365.242196 gün iken, bugün 365.242190 gündür.

Bir şair olarak, rubaileriyle tanınmıştır. Rubailerin sayısının Rubaiyat’ının istinsah tarihlerine göre günümüze yaklaştıkça arttığı görülmekte ve birçoğunun zamanla ona izafe edilen başka şairlerin şiirleri olduğu anlaşılmaktadır. Kendi özgün üslubunu yansıtan rubailerin sayısı 100 civarındadır.

XIX. yüzyıldan itibaren Türkiye’de Hayyam’ın rubailerine olan ilginin artmasıyla birlikte Hayyam’ın şiirleri üzerine birçok yazı yazılmış ve rubailerin birçok tercümesi yapılmıştır. Rubailerin bilinen en eski Türkçe çevirisi Muallim Fevzi’ye aittir. Onun bazı rubailerin düz yazı tercümelerinin yanı sıra Hayyam hakkındaki makalelerini de kapsayan Hayyam adlı çalışması önce Tercüman-ı Hakikat’in 1885-1886 yıllarındaki sayılarında yayımlanmış, ardından kitap haline getirilmiştir (İstanbul 1303)

Ömer Hayyam’ın Eserleri

  • Rubâʿiyyât
  • Risâle fî taḳsîmi rubʿi’d-dâʾire
  • Risâle fi’l-berâhîn ʿalâ mesâʾili’l-cebr ve’l-muḳābele
  • Risâle fî şerḥi mâ eşkele min müṣâderâti Kitâbi Öḳlîdes
  • Nevrûznâme
  • Zîc-i Melikşâhî
  • Mîzânü’l-ḥikem fî İhtiyâli maʿrifeti miḳdârey eẕ-ẕeheb ve’l-fiḍḍa fî cismin mürekkebin minhümâ
  • Fi’l-ḳusṭâsi’l-müstaḳīm
  • Silsile-i Tertîb (Risâle fî Külliyyâti’l-vücûd)
  • el-Ḳavl ʿale’l-ecnâs elletî bi’l-erbaʿ
  • el-Kevn ve’t-teklîf
  • Cevâb ʿan s̱elâs̱i mesâʾil: Żarûretü’t-teżâd fi’l-ʿâlem ve’l-cebr ve’l-beḳāʾ
  • eż-Żiyâʾ el-ʿaḳlî fî mevżûʿi’l-ʿilmi’l-küllî
  • Risâle fi’l-vücûd
  • Şerḥu’l-müşkil min Kitâbi’l-Mûsîḳā
  • Levâzımü’l-emkine

Ömer Hayyam’ın En etkili ve en güzel sözleri

Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok. Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok. Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok..
Bir elde kadeh, bir elde Kuran;
Bir helâldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kâfiriz, ne tam Müslüman!

Niceleri geldi neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler,
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler…
Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır,

Yüzünden aldatmaca sahtekarlık yayılır,
Şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama,
Yedikleri yanında şarap meze kalır.

Şarap içmem diye övünüyorsun, ama,
Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?

Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir,
Hayır var sana kötü demelerinde.

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;
Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik.
Ağladık, sızlandık, yandık, yakındık;
Yele verdik ömrü, toz olup gittik.
Yüreğin temiz olmadıktan sonra Kaç para,
hacı hoca oluşun!
Tespih, hırka, post, seccade, hepsi güzel;
Ama kanar mı Tanrı bunlara?

Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk;
Düşle gerçeğin arası bir tek soluk,
Aldığın her soluğun değerini bil
Bütün yaşamak macerası bir tek soluk.
Bulut geçti, göz yaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
Bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim
Gezecek bizim toprağın yeşilliğinde.
Hayyam’ın haram nedir bilmediğini kim söylemiş?
Haramı helalla karıştırmam, ben;
Seninle içilen şarap helaldir
Sensiz içtiğim tek su da haram.
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Gerçeği bilemeyiz madem, ne yapsak boş;
Ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş?
Aklın varsa kadehi bırakma elden
Bu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş.
Duru sudan daha temizdir benim sevgim;
Sevgiyle bu oynayış da hakkımdır benim;
Halden hale girer başkalarında sevgi,
Neyse hep odur benim sevgim ve sevgilim.
Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
İnsan son nefesine hazır gerekmiş
Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş
Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz;
Böyle dirilsek işimiz iş.
İçin temiz olmadıktan sonra Hacı hoca olmuşsun,
kaç para! Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Mevla kanar mı bunlara?
Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız bu sarhoş halimizde.
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?
Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lütfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam.
Sen sofosun, hep dinden dem vurursun,
Bana da sapık, dinsiz der durursun
Peki ben ne görünüyorsam o’yum
Ya sen ne görünüyorsan o musun?
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
Tanrı gönlünce yaratır da her şeyi
Neden ölüme mahkum eder hepsini
Yaptığı güzelse neden kırar atar
Çirkinse suçu kim kime yüklemeli?
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Gül verme istersen, diken yeter bize.
Işık da vermezsen, ateş yeter bize.
Hırka, tekke, post most olasa da olur,
Kilise çanları bile yeter bize.
Adam olduysan hesap ver kendine:
Getirdiğin ne? Götürdüğün ne?
Şarap içersem ölürüm diyorsun:
İçsen de öleceksin, içmesen de!

Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır,
Yüzünden aldatmaca, sahtekarlık yayılır.
Şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama:
Yedikleri yanında şarap meze sayılır.
İçin temiz olmadıktan sonra

Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tesbih, post, seccade güzel:
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler,
Bin bir derde düşer, canlarından bezerler.

Ömer Hayyam Sözleri

Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür,
Onlar gibi olmayana adam demezler.
Yel eser, umutlar savrulur gider;
Sensiz, bensiz kalır bağlar bahçeler;
Altın gümüş nen varsa harcamaya bak!
Ölür gidersin, düşmanın gelir yer.
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert!
Güzel canım da bir gün uçar elbet.
Toprağında yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et.
Dedim: Artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırrına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok.
Leyla isteyen kişi Mecnun olmalı;
Kendisinden de, dünyasından da geçmeli.
Sevenlerin sofrasına çağrılınca
Ben körüm, ben dilsizim demeli.
Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin?
Kimselerin kulu kölesi değil misin?
Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
Keyfine bak: En hoş dünyası olan sensin.
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Ey doğru yolun yolcusu, çaresiz kalma;
Çıkma kendisinden dışarı, serseri olma;
Kendi içine sefer et erenler değil:
Sen görenlerdensin, dünya seyrine dalma.
İnsan son nefese hazır gerekmiş:
Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş.
Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz:
Böylece dirilirsek işimiz iş.
Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti;
Derede akan su, ovada esen yel gibi.
İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok:
Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.
Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından yoğundan kurtul da yaşa.
Açılmaz kapıları açmamız mı gerek?
Dünyada insanca yaşamanız mı gerek?
Bırakın öyleyse iki dünyayı birden:
Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek!
Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
Altınları gümüşleriyle övünmeğe.
Tam işleri dilediği düzene girer:
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.
Bu dünya iki kapılı bir han,
Girdi mi dertlere düşer insan.
Tanınmadan yaşamak en iyisi:
Elinde olsa da hiç doğmasan.
Yıllar günler gibi geçti gider;
Nerde o eski dertler, sevinçler?
Belaya aldırmaz aklı olan:
Bu da her şey gibi geçer, der.
Neylesem bu benim iç kavgalarımla?
Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla?
Sen bağışlasan da ben yerim kendimi:
Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla?
Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş, o da dertli;
Derdimin dermanı kendi derdinle:
Hekim hasta olunca kime gitmeli?
Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten
Daha güzeldir bir insanı sevindirmen.
Bin kulu azat edenden daha büyüktür
Bir hür insanı iyilikle kul edebilen.
İnsanlık yaratılalı olgun kişiler
Bulduklarıyla yetinip dert çekmediler
Birbirine girdi gözü doymayanlarsa:
Çok isteme kaderden başın derde girer.
Yoksula, yoksulluğa yakın ettin beni;
Dertlere, gurbetlere alıştırdın beni;
Yakınların ancak erer bu mertebeye:
Tanrım, ne hizmet gördüm de kayırdın beni?
Gönül, bir düş madem dünya gerçeği,
Ne dertlenir, alçaltırsın kendini?
Hoşgör kaderini, gününü gün et:
Yazılan senin için bozulmaz ki.
Akılla Bir Konuşmam Oldu
Rubaisi ve Videosu Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? dedim;
Biraz keyfetmek için Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Hayyam’ ın bu sözlerine ne dersin, dedim; dizmiş alt alta sözleri, hoşbeş etmiş derim, dedi.

Avatar

imanvekuran

About Author

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şunlar da hoşunuza gidebilir

Dini Şahsiyetler

Ebu Zer ( Ebuzer ) El-Gıfari kimdir ve yalnız hayatı

Yalnız yaşadı ve yalnız öldü. Korkusu olmayan ( Ebu Zer neden sürgün edildi, ebû zer el-gıfârî hikayesi, ebû zer el-gıfârî
Dini Şahsiyetler

Hatice binti Huveylid: İslam’ın İlk Dönemlerinde Bir İsim

Hatice binti Huveylid, İslam'ın ilk dönemlerinde önemli bir isimdi. Peygamber Muhammed'in eşi olan Hatice'nin hayatı ve etkisi hakkında detaylı bilgiler