İslam Devleti Nasıldı?

Günümüz de şeriatla yönetilen devletlerin İslami devlet modeli olarak sunulması doğru değildir. Esas alınan kriterler kısmi olarak şeriatla bağlantılı olabilir ama genel anlam ve itikat itibari ile kesinlikle alakası olmayan bir devlet modelini sembolize etmektedir. İslam devleti nasıldı? merak edenler için yüzeysel olarak açıklamaya çalışalım.

Öncelikle İslam toplumu Allah’a inanışı ön planda tuttuğu için Allah’tan korkarak bir toplum olmayı başarmıştır. Peygamber efendimiz döneminde inanılmaz bir mücadele sonrası kurulan İslam devleti büyük başarılara imza atmıştır bunun en temel göstergesi herkesin eşit düzeyde olduğu isteyen her vatandaşın çok hızlı bir şekilde devlet liderine ulaşabildiği bütün mekanizmaların halkla birlikte bir bütün olarak işlediğini görmüşlerdir. Peygamber efendimiz dönemi tabii ki savaşlarla geçen bir dönem olduğu için ekonomik zorluklar yaşamışlardır bu zorluklarla mücadele ederken, ben zenginim bu benim malım gibi bir kavram söz konusu olmadığından devletin bütünlüğü yani İslam’ın bütünlüğü esas alındığı için herkes tek bir amaca hizmet etmiştir. bu da hedefin doğru orantılı olarak amaca ulaşmasını hedefliyor.

Peygamber efendimiz dönemini geçtikten sonra 4 sahabenin olduğu dönem İslam devletini anlatabileceğimiz en güzel dönemlerden biridir. Öncelikle HZ. Ebu Bekir döneminde peygamber efendimizden geriye kalmış bir mirası alındığı için aynı miras devam ettirilmiştir. HZ. Ömer döneminde olayı daha da farklı boyutlara ulaştırılmış artık İslam devleti sadece Arap yarımadasına hitap eden bir devlet değil dünyanın birçok noktasına elçiler gönderen ve hatta İran’a kadar dayanmış bir İslam devletinden bahsediyoruz, doğal olarak gereksinimler artıyor.

İşte tamda bu nokta da işler değişiyor farklı kültürler işin içine giriyor ve koskocaman bir İslam imparatorluğu’ndan bahsediliyor şimdi hazreti Ömer bu düzeni nasıl sağlamış nasıl bir İslam devleti oluşturmuş ve bunu işleyişini nasıl tarihe altın harflerle yazdırmış buyurun birlikte görelim.

Hz Ömer döneminde en güzel sözlerinden bir tanesi falan dağda kurt kuzuyu kaparsa bunun vebali benimdir düşüncesidir. düşünsenize bir devlet liderini kendi vatandaşını bırakın bir tarafa kendi topraklarında yaşayan her türlü canlıya gösterdiği ilgiye bakın yani şimdi ki düzenlerde paranın tek noktada birleştirildiği ve belli güç noktaları aracılığıyla insanların sömürüldüğü bir düzen söz konusu değil. O gün insanlara hizmet Allah’a hizmet olarak görüldüğü için her şey adil ve eşit bir şekilde dağıtılmaktadır devlet lideri konumundaki Emirül müminin yani hazreti Ömer ikinci halife makamı itibarıyla hareket etmiyor kendi tebaası yani kendine bağlı olan toplumun kuru ekmek yerken kendisi saraylarda yaşamıyor ve hatta öyle ki kendine ait olan işlerde bile devlete ait olan hiçbir malzemeyi kullanmazmış. Bunlar şimdi mışlı ve muşlu geçmiş zamanla anlatıyoruz ama bir insanın doğru karakterle bunları yapması gerekirken maalesef biz çok farklı bir düzende yetiştiğimiz için her şey para entegreli bir şekilde işliyor tamamen menfaat ve çıkar ilişkisi.

Günümüz devletleri ve İslam Devleti

Şimdi böyle bir düzende öncelik de bizler birey olarak vatandaşlığın ne olduğunu bilmediğimiz için topluluklar halinde ya da gruplar halinde olduğumuz için toplum olmayı bir türlü başaramadık toplum olmayı başarabilirsek eğer o zaman devlet olmayı başarabiliriz yani bugün yapılan yanlışları görmezden gelmek ya da e ne yapalım yani falan kişi gelse daha mı iyi olacak düşüncesiyle karar vermek doğru değil bizler iyi kötü arasında daha az kötü kavramını seçemeyiz çünkü siz böyle bir seçim yaparsanız kendi içinizdeki kötülükleriyle birilerini seçmiş ve ona onay vermiş oluyorsunuz şimdi İslam devleti işte bunu tamamen ortada kaldırıyor öyle ki kaldırma şekli şu birey toplumun en aktif denetleme ve sorgulama mekanizması olarak kabul edilmiştir bu vatandaş olan kısım eğer susup görmezden gelirse mekanizmanın çarklarını kırmış olur ve kırılan çark sistemin yanlış ve aksak bir şekilde hareket etmesini veya döngüsünü tamamlamasını sağlar şimdi böyle bir durumda vatandaş yani bireyin üzerine düşen sorumluluk çok fazla yapılan yanlış görmezden gelmek ya da var olan düzen içerisinde kötünün iyisi gibi bir kavramla tercih etmektedir.

Yapılan yanlışın bütün sorumluluğunun o vatandaşın veya bireyin sorumluluğundadır bazen insanların sorgulaması talepte bulunması yapılanların yanlış olduğunu beyan etmesi kişiye kötülük değildir aksine kişinin hatasını belki görmesi belki doğru yola kavuşması anlamına gelebilmektedir sizler bu uyarıyı yapmadığınız zaman kişinin sizin üzerinizdeki ilk algısı kabul ettiler demek ki daha iyisi de olabilir düşüncesiyle yanlış olan bir şeyin iyi olduğunu düşünerek daha ileri seviyeler yapabilir olmasıdır. Bu nedenle doğru yetişmiş toplum olmak için önce vatandaşlığın ne olduğunu öğrenmek gerekiyor İslam işte tam bu noktada Allah’ın şeriatını bizlere nizam olarak sunarken beşeri hiçbir düzeni kabul etmiyor tamamen Allah’ın düzeni çünkü Allah yeryüzünde işleyecek hiçbir kanunda menfaat ve çıkar sağlamaz herkese adil bir düzenle herkese eşit bir şekilde yaklaşır şimdi böyle bir düzende toplumun kendini tertiplemesi önündeki rehberin ne anlama geldiğini Allah’ın onlara neler anlattığını iyi okuyup anlaması gerekiyor ki bu süreç devam edebilsin şunu şöyle hatırlatmaya çalışalım sahabeler döneminde hani diyorlardı ya biz ayeti önce okuyor hayatımıza uyguluyor sonra ikinci ayete geçiyorduk düşünsenize Allah’ın söylediği her kelamı önce hayatlarına uyguluyorlar sonra bir sonraki ayete geçiyorlar bu da onların nasıl bir teslimiyetle ilerlediklerini göstergesidir şimdi böyle bir toplum olmak için çok çalışmamız gerekiyor bunun için öncelikle İslam yani Allah’ın şeriatı bize ne söylüyor Allah kelamında bizlere ne emrediyor ve tavsiyelerde bulunuyor neyden bizi men ediyor bunları sadece Arapça ile okuyarak değil gerçekten anlayarak ve yaşayarak öğrenmemiz gerekiyor bunun için de çok çalışmamız gerekiyor Allah yardımcınız olsun

Ebu Zer‘in hayatını okumak ister misiniz?